Soru: Size göre günümüzdeki cemaatlerin hükmü nedir?
Cevap :
بسم الله والحمد لله، والصلاة والسلام على رسول الله، وعلى آله وصحبه ومن والاه، أما بعد
Bize göre günümüzdeki cemaatlerin hükmü onlar hakkındaki Allah'ın ve Rasûlü'nün hükmü neyse odur. Allah ve Rasûlü bir iş hakkında hükmettiği zaman zaten bizim herhangi bir seçme muhayyerliğimiz olamaz.
Yüce Allah bütün Müslümanlara Kitap ve Sünnet'e sarılan tek bir cemaat olmalarını emretmiş, fırkalara bölünmelerini şiddetle yasaklamıştır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurur: 'Hep birlikte Allah'ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın.' [3/Âlu İmrân, 103]
Yine şöyle buyurur: 'Dinlerini parça parça edip, fırka fırka olanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır, sonra (Allah) onlara yaptıklarını haber verecektir.' [6/En'âm, 159]
Yine şöyle buyurur: "Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra fırka fırka olup ihtilâfa düşenler gibi olmayın! İşte, onlar içindir azâbın büyüğü." [3/Âlu İmrân, 105]
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem doğru yolun tek olduğunu açıklamıştır. Abdullah b. Mes'ûd radıyallahu anh şöyle anlatır: «Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem eliyle bir çizgi çizdi ve şöyle buyurdu: 'Bu Allah'ın dosdoğru yoludur.' Sonra bu düz çizginin sağına ve soluna birçok çizgiler çizdi ve şöyle buyurdu: 'Bunlar da başka yollardır. Bu yolların her birinin başında mutlaka o yola davet eden bir şeytân vardır.' Sonra da şu âyeti okudu: 'İşte bu, benim dosdoğru yolumdur. O hâlde ona uyun, başka yollara uymayın ki sizi O'nun yolundan ayırmasın.' [6/En 'âm, 153]» [Ahmed, Nesâî, Dârimî rivâyet etmişlerdir.]
Sahâbe-i Kirâm radıyallahu anhum Kitâb ve Sünnet'i yegane mîzân kabûl eden tek bir cemaatti. Onlardan sonra gelen nesiller ise esas olarak ikiye ayrılırlar: 1- İhsân ile onlara tâbi olanlar, 2- Onların yolundan ayrılıp Kitâb ve Sünnet'i hevâlarına göre yorumlayanlar. Allah azze ve celle şöyle buyurur: 'O öne geçen ilkler: Muhâcir ve Ensâr ve onlara ihsân ile tâbi olanlar var ya! Allah onlardan razı oldu, onlar da Allah'tan râzı oldular.' [9/Tevbe, 100] Yüce Allah sahâbeden sonra gelenler için rızâsını 'ihsân ile sahâbeye tâbi olma' şartına bağlamıştır. İhsân ile onlara tâbi olanlar tek bir cemaattir. Birden çok olamazlar. Yegâne ma'sûm imâmları/önderleri Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem; yegâne mîzânları Kur'ân ve Sünnet'tir. Sahâbenin yolundan ayrılanlar ise sayılamayacak kadar çok fırkalara bölünmüşlerdir. Allah'ın râzı olmadığı bu bölünme ve parçalanmanın vukuunu Nebî sallallahu aleyhi ve sellem haber vermiş ve tek cemaatten/sahâbenin yolundan ayrılanlardan şiddetle sakındırmıştır. Nitekim ümmetinin yetmiş üç fırkası hakkında şöyle buyurur: 'Bu fırkaların tümü cehennemdedir. Biri müstesnâ, o da cemaattir.' [Ahmed ve Ebû Dâvûd, Muâviye'den rivâyet etmiştir.] Bu tek cemaatin kimler olduğunu da şu sözleriyle beyân etmiştir: 'Benim ve ashâbımın bugün üzerinde olduğumuz yol üzerinde olanlardır.' [Âcurrî, Abdullah b. Amr'dan rivâyet etmiştir.]
Âyet ve hadîslerdeki açık seçik beyândan kolaylıkla anlaşılacağı üzere, Müslümanların Kitâb ve Sünnet etrafında birleşmiş Selef'in yolunu izleyen tek bir cemaat olmaları farzdır. Bu olmadığı takdîrde Müslümana düşen bütün hizip ve cemaatleri terk edip Kitâb ve Sünnet'e sarılan ve Selef'in yolunu izleyen Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'e uymasıdır.
Soruda geçen 'günümüzdeki cemaatler'den ülkemizdeki bilgimiz dâhilinde olanların tümü akîde ve menhec olarak Sünnet'i terk etmiş topluluklardır. Her biri bid'at ve dalâlet fırkalarının asılları olan ve kendilerinden pek çok kollar türeyen Hâricîlerin, Cehmiyye'nin, Mürcie'nin, Kaderiyye'nin, Cebriyye'nin, Râfızîlerin ve diğerlerinin kolları ve dalları hükmündedirler. Ya akîdelerini tümüyle onlardan almıştırlar ya da değişik akîdeleri mezcederek yepyeni bir bid'at ortaya atmıştırlar. Hatta bu grup, hizip ve cemaatlerden birçoğu İslâm'dan çıkaran büyük şirki işleyen ve buna davet eden topluluklardır.
Bu cemaat ve hiziplerden biri sana 'Biz de Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'teniz' derse, deki: 'Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'ten olmak kuru bir iddia ile olacak şey değildir! Eğer Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'ten olsaydınız, Kitâb ve Sünnet'e sarılır, Selef-i Sâlihîn'in yolunu izlerdiniz. Aksine Kitâb ve Sünnet'te olmayan kendinize özgü şiarlar uydurup o şiarlar etrafında gruplaştınız, hizipleştiniz. Selef'in yolunu terk edip hevâlarınıza uydunuz. Kitâb ve Sünnet'e çağrıldığınızda tâbi olduğunuz büyüklerinizi gösterip 'onlar ne buyururlarsa biz ancak ona inanır, ancak ona uyarız' dediniz. Siz asla Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat değilsiniz.'