Soru: Allah'ın görüleceğinin kesinliği ile alakalı hadîsler rivâyet olunmuştur. Bu hadîslerde mü'minlerin Allah teâlâ'yı gördükten sonra hanımlarının yanlarına döndükleri anlatılmaktadır. Yâni bu, kadınların Allah azze ve celle'yi görmeyecekleri anlamına mı gelir?
Cevap: Hamd, Allah'a mahsûstur. Kur'ân-ı Kerîm ve Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem'den gelen mütevâtir hadîsler tıpkı Ehl-i Sünnet ve'l-Cemâat'in de icmâ ettiği gibi, mü'minlerin kıyâmet günü, kıyâmet meydanlarında ve kıyâmet sahnelerinde rablerini göreceklerini ispât eder. Onlar cennete girdikten sonra da Allah subhânehû ve teâlâ'nın dilediği şekilde rablerini görecekler. Bu görme husûsunda mü'minler mertebe mertebedirler. Onlardan bazıları, bir başkalarına göre bu ru'yet ile daha çok pay sâhibidirler. Bu, onların makam ve derecelerinin Allah katında farklı olması hasebiyledir.
Kıyâmet günü mü'minlerin rablerini görmeleri hakîk'i ve gözle görülür bir görmedir. Allah subhânehû ve teâlâ'yı bizzat gözleriyle görürler.
Tıpkı Nebî sallallâhu aleyhi ve sellemin şöyle söylediği gibi: "Şüphesiz kıyâmet günü rabbinizi, tıpkı şu ayı gördüğünüz gibi göreceksiniz ve onu görmekte de bir sıkıntı çekmeyeceksiniz."(1) Rasûlullah burada görmeyi, görmeye benzetmiştir, görüleni görülene değil.(2) Rasûlullah, mü'minlerin en yüce arzuları ve cennetteki en büyük nimetleri olan bu görmeyi onlara vaad etmiştir.
Bu husûstaki vaad kadın olsun erkek olsun her ihsân sâhibi için umûmîdir. Allah teâlâ'nın şöyle buyurduğu gibi: "O iyilik edip sâlih amel işleyen kimselere daha iyisi (cennet) ve daha fazlasıyla bir karşılık vardır." (Yûnus, 26)
Buradaki "daha fazlası" lafzının "Kerîm olan Allah'ın yüzüne bakmak" şeklinde tefsîr edildiği rivâyet olunmuştur.
Bir başka âyette ise şöyle buyurmuştur: "(O gün) Cennet de takvâ sâhiplerine, uzak olmayacak (onu görecekleri) kadar yaklaştırılır... Orada onlara istedikleri her şey vardır, katımızda daha fazlası da vardır." (Kâf, 31-35)
Bu âyetteki "daha fazlası" lafzı da daha önceki geçen âyetteki gibi tefsîr olunmuştur. Kurân'da ve sünnet'te geçen muttakîlerin (takvâ sâhiplerinin) vasıfları, kadın ve erkekler için umûmîdir. Tıpkı şu ayette geçen zamîrin de delâlet ettiği gibi: "Îmân edip sâlih amel işleyen kimseler ise işte onlardır cennetin ehli, onlar orada ebedî kalıcılardır." (Bakara, 82)
Şu âyetteki zamîr de aynı şekilde kadın ve erkekler için umûmîdir: "O iyilik edip sâlih amel işleyen kimselere daha iyisi (cennet) ve daha fazlasıyla bir karşılık vardır." (Yûnus, 26)
Fakat mü'min kadınların Allah'ı görmelerinin nasıl olacağını en iyi Allah bilir. Erkeklerin Onu görmelerinde daha ayrıcalıklı bir makâma sâhip olmalarında da bir mâni yoktur. Çünkü onlar dünyâda cemâat namazı, cuma namazı, cihâd gibi ve benzeri diğer başka azîm amellerle kadınlara üstünlük sağlamışlardır. Bunun da âhiretteki karşılıklarına bir etkisi olması gerekir.
Şeyhulislâm İbnu Teymiyye rahimehullâh, kadınların Allah'ı görmesi mes'elesini, ele almış, bu konuda farklı görüşlerin bulunduğunu belirtmiş ve delîlleriyle zikrederek kadınların da Allah'ı görecekleri kavlinin doğruya daha yakın olduğunu söylemiştir. Çünkü nasların zâhiri budur. Muttekîn, muhsînîn, mu'minîn lafızları umûm/kapsayıcılık ifâde ederler. Bir delîl olmadan onlar bir kısma tahsîs edilemez.
Kim bu mes'ele hakkında daha fazla araştırma yapmak isterse Şeyhu'l-İslâm'ın Mecmû'u'l-Fetâvâ adlı eserinin altıncı cildine başvurabilir. Allah en doğrusunu bilendir.
.
1) Buhârî (529) ve Müslim (633)
2) Yâni bizim Allah'ı kıyâmet gününde görmemiz, hâl-i hâzırdaki görme işimize benzetilebilir. ancak Allah, hâl-i hâzırda gördüğümüz şeylere benzetilemez. (Tercüme eden)
Kaynak: Fetâvâ'l el-Akîde, li-fadîleti'ş-Şeyh Allâme Abdurrahmân bin Nâsır el-Berrâk, 502