Allâme Muhammed b. Sâlih el-Useymîn -rahimehullah- dedi ki:
Bil ki: Kâhin, gelecekle ilgili ğâibten haberler veren kimsedir. Bir insan, kâhine giderse onun hâli şu üç durumdan birisidir:
Birinci durum: Kâhine gidip soru soran ancak onu tasdîk etmeyen kimsedir. Sahîh-i Müslim'de(1) sâbit olduğu üzere; bu kimsenin namazı kırk gün kabûl olmaz.
İkinci durum: Kâhine gidip soru soran ve tasdîk eden kimsedir. Bu kişi Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem'in "Her kim bir kâhine gider de onun söylediklerini tasdîk ederse, bu kimse Muhammed'e indirilene küfretmiştir."(2) sözünden dolayı kâfirdir. Bunun küfür olma yönü ise, o kâhini tasdîk etmesi Allah celle ve alâ'nın "De ki: Göklerde ve yerde Allah'tan başkası gaybı bilemez." (Neml 65) âyetini yalanlamayı içeriyor olmasıdır. Çünkü kâhin gelecekteki gaybî işlerden haber verir. Onu tasdîk ettiğin zaman, (bu tasdîk edişinin) içerisinde bu âyeti yalanlamak vardır. Böylelikle bu da küfür olmuş olur. Bu yüzden hadîste şu şekilde gelmiştir: 'Her kim bir kâhine gider de onu tasdîk ederse -yani ona sorar da onu tasdîk ederse- Muhammed'e indirilene küfretmiştir.'
Üçüncü durum: Kâhini yalanlamak için ona soru sormaktır. Ona yalnızca onu imtihân etmek adına soru sorar. Bunda herhangi bir beis yoktur. Nitekim Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem İbnu Sayyâd'a kendisi hakkında gizlediği şeyi sormuştu. O da "ed-Duh" yani ed-Duhân(3) demişti. Nebî aleyhi's-salâtu ve's-selâm da ona: "Defol! Kâhin olmanın üstüne çıkamayacaksın." demişti.(4)
Kaynak: Şerhu Riyadi's-Sâlihîn, 3/72
(1) Müslim, 2230
(2) Ebû Dâvûd, 3904; Tirmizî, 135; Nesâî, 9017; İbnu Mâce, 639; Ahmed, 10167
(3) Bununla Duhân suresinin 10. ayetinde geçen "duhân" kelimesini kastetmişti.
(4) Buhârî, 6617; Müslim, 2930