Allâme Şeyh Abdurrahmân el-Berrâk'a soruldu:
Soru: Bazı şer'î ilimleri akîdede Eş'arî olan Ezher'li bir hocadan öğrendim. (Akîdede Eş'arî olmasına rağmen) ona nezâket göstermem, onun fıkıh derslerine katılmam, arkasında cuma namazı ve diğer namazları kılmam ve onun üzerimde olan hakkından dolayı umûmi mekanlarda onunla sohbet ve arkadaşlıkta bulunmam câiz olur mu? Yoksa, akîdemiz uyuşmadığı ve benden daha âlim olması nedeniyle beni etkileyebileceğinden korkarak ondan uzak durmam mı gerekir?
Cevap: Hamd Allah'a aittir. Hiç şüphe yok ki, Kitap ve Sünnet'ten alınmış doğru akîde Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'in akidesidir. Bu akîde, sahabe radıyallahu anhum ve tâbiînden selef-i sâlihînin üzerinde olduğu yoldur. Genel hatlarıyla Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat akîdesi: İbnu Teymiyye rahimehullah'ın da, el-Akîdetu'l-Vâsıtıyye kitabının başında zikrettiği gibi, Allah'a, meleklerine, kitaplarına, rasûllerine, âhiret gününe ve hayrıyla şerriyle kadere îmân etmektir.
Eş'arîlerin sıfatlar, îmân ve kader konularında akîdelerinde, Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat akîdesine bir çok muhâlefetler vardır. Bununla birlikte Eş'arîlik mezhebi, İslâm âleminde ilme müntesib pek çok kimseye galebe çalmıştır. Müslümanların avâmı ise, şüphesiz fıtrat üzeredirler; Allah'a ve O'nun sıfatlarına Allah'ın kitabında haber verdiği gibi îmân ederler. Onların indinde kelamcıların şüpheleri yoktur. Yine onlar hayrıyla ve şerriyle kadere ve Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'in: "Îmân altmış küsûr şubedir" (1) sözünün içerdiği şeylere de îmân ederler.
Ezher üniversitesinde bilinen mezhep Eş'arîliktir. Bu nedenle bu üniversiteden mezun olan öğrencilerin çoğuna bu akîde öğretiliyor ve bu akîdeyi alıp öğreniyorlar.
Bu Eş'arî olan müderrise gelince, eğer ondan etkilenebileceğinden korkuyorsan (ondan uzak dur) bil ki selâmet gibisi yoktur. O hâlde onunla, ondan etkilenmeye götürecek bir ilişki kurma! Ancak sana olan iyiliklerini inkâr etme. Ondan Arap dili veya fıkıh gibi ilim dallarında istifâde etmekten geri durma. Zîrâ müslümanlar, ilmin birçok fenninde öne çıkmış âlimlerin bir çoğundan -kelamcıların mezhepleri onlara bulaşmış olmasına rağmen- faydalanmaya devam etmişlerdir.
Onun arkasında namaz kılmaya gelince, bu namaz sahîhtir. Ancak Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'ten bir imam bulursan namazı bu imamla kılmayı tercih etmen gerekir. Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'in mezhebine göre, imamın bid'atçı veya fâsık olması cumayı ve cemaatle namazın (vucûbiyyet) hükmünü kaldırmaz. O hâlde (imâm bid'atçı veya fâsık bile olsa) bu şiarları yerine getirmek vâcibtir. Ancak Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'ten adâlet vasfına sahip birisiyle yerine getirmek kolay ve mümkün olursa, vâcip olan onunla yerine getirilmesidir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurur: "Allah'tan gücünüz yettiğince sakının." (Teğâbun, 16)
Allah en iyi bilendir.
(1) Buhârî (9); Müslim (35)
Kaynak:
http://albrrak.net/index.php?option=com_ftawa2&task=view&id=2485