Allâme Şeyh Sâlih b. Fevzân el-Fevzân'a soruldu:
Soru: Sûfîler kimlerdir ve günümüzde var mıdırlar?
Cevap: Sûfîlerin aslı, ibâdet, zühd ve dünyadan el etek çekmeye gayret gösteren âbidler ve zâhidlerdir. Bu, başlarda böyleydi ve istikamet üzereydiler. Ancak onların bu amelleri ve zühtteki bu şiddetli tavırları övülen birşey değildi. Tasavvuf başlangıcı itibarı ile her yönden övgüye değer şeyler taşımasa da şirk ve aşırılıkları bulunmuyordu. Ancak içerisine şirk ve küfrün girmesiyle tasavvufun değişmesinden sonra rasûle tâbi olmaya gerek duymayan, sözde Allah'a ulaşmış ve Allah'ı bilen velîler bulunduğuna i'tikâd etmeye başladılar. Onlar Allah'tan direkt olarak alarak bunlara emrediyor ve nehyediyor bunlar da onlara itaat ediyorlardı. Derler ki: Mürid, şeyhinin karşısında tıpkı ölü yıkayıcısının elindeki ölü gibidir. Ona hiçbir şekilde karşı çıkmaz ve emrettiği şey ne olursa olsun kabul eder. İşte tasavvuf bu hale geldi. Allah'a sığınırız bu şeksiz şüphesiz küfürdür. Hatta vahdet-i vücûda ait olan "Kainattaki herşey Allah'ın ta kendisidir yaratıcı ve yaratılan gibi bir ayırım yoktur." sözüne kadar vardı. Onlara göre: "Kainatta bir yaratıcı ve onun yarattıkları vardır" diyen kişi müşriktir. Tevhîdin manası ise, senin, bu kainattaki herşeyin Allah'ın ta kendisi olduğuna i'tikâd etmendir. Herhangi birşeye ibâdet eden kimse gerçekte Allah'a ibâdet etmiş sayılır. Putlara, taşlara, ağaçlara tapanlar aslında Allah'a tapmıştır. Çünkü bu kainattan birşeye tapıyorlar. İbn Arabî, Hallâc, Tilmisânî, İbni Seb'în ve daha başka tağutlar ile tasavvuf bu hâle getirildi Allah'a sığınırız. İşin sonunu bu iğrenç küfre kadar götürdüler.
Günümüzde ise sûfîlerin ibâdetleri umûmen içerisinde meşru hiçbirşey bulunmayan bid'atlerden ibarettir. Bid'atlerle amel etmeye devam ediyorlar. Sâdâtları emrediyor onlar da yapıyorlar. Rasûle tâbi olmamız gerekir, demiyorlar. Rasûller âvâm için gönderildiler biz ise havâsa tâbiyiz diyorlar.
Kimisi de: Kişi eğer marifette son noktaya ulaşırsa üzerinde herhangi bir yükümlülük yoktur diyor. Ne namaz ne oruç ne de zekât artık ona farz değildir. Aynı şekilde bundan sonra hiçbirşey ona harâm olmaz. Ne zinâ harâmdır ne de livata çünkü mükelleflik üzerinden kalktı. Allah'a ulaştı artık! Allah'a sığınırız! Bundan daha öte küfür mü var? Bu küfürde son noktadır. Güyâ tarikat şeyhleri de kainatta diledikleri gibi tasarruf ederek yaşatırlar, öldürürler, nimetlendirirler ya da men ederler. İşte tasavvuf ve izledikleri yol!
Sapıklık işte bu şekilde ve güzel bir niyyet ile başlar.Sonra ilerler de bu kötü sona ulaşır. Ne zaman ki zâhidlikleri Rasûl sallallahu aleyhi ve sellem'in yoluna muhâlif oldu, işin sonu bu noktaya vardı. İbâdetlerinde Rasûl sallallahu aleyhi ve sellem'in getirdiklerine yapışanlara gelince elhamdulillah onlarda hiçbir değişiklik meydana gelmedi ve şerîata karşı herhangi bir aykırılıkları da olmadı. Çünkü onlar doğru yol üzerinde yürüdüler. Sonradan ortaya çıkarılan bu bid'atler üzerinde yürüyenlerin sonu ise Allah korusun işte böyledir.
Şerhu Risâleti Ma'nâ't-Tâğût
Sorulara Cevap Kısmı